Gökyüzünde, bulutların üzerinde süzülen dev bir kütüphane vardı. Bu kütüphanede kitaplar değil, renkler yaşardı. Her kitap rafı, birbirine karışan renklerle doluydu. Kimse bu kütüphanenin nereden geldiğini bilmiyordu ama herkes onun büyülü olduğunu söylüyordu.
Bir gün, bu yüzen kütüphaneye Dr. Zeynep adında bir doktor geldi. Zeynep, hayvanları iyileştirme konusunda uzmandı, ama sıradan bir doktor değildi. O, renklerin gücünü kullanarak tedaviler yapıyordu. Yanında, konuşabilen küçük bir kirpi olan Pofuduk da vardı. Pofuduk, Zeynep’in en yakın arkadaşı ve yardımcısıydı.
Kütüphanenin kapısından girer girmez, Zeynep renklerin dansını fark etti. Duvar boyunca uzanan raflarda, mavi, kırmızı, sarı ve daha birçok rengin birbirine karıştığını gördü. “Bu renkler burada ne yapıyor?” diye sordu kendine.
Tam o sırada, kütüphanenin bekçisi olan Baykuş Bilge ortaya çıktı. Bilge, gözlük takan bilgeliğiyle ünlü yaşlı bir baykuştu. “Hoş geldiniz, Dr. Zeynep,” dedi. “Renk Karıştırıcısı’nda bir sorun var. Renkler birbirine karışıp duruyor ve düzen bozuldu. Bunu durdurmanın bir yolunu bulmalıyız.”
Zeynep ve Pofuduk, Renk Karıştırıcısı’nı bulmak için kütüphanenin içine doğru ilerledi. Bu garip makine, yan yana dizilmiş cam tüplerden oluşuyordu ve içinde renkler sürekli hareket halindeydi. Zeynep, tüplerden birine dokundu ve aniden turuncu bir ışık parladı. “Bu makine, renkleri karıştırarak yeni tonlar yaratıyor,” dedi Zeynep. “Ama neden kontrolden çıkmış?”
Pofuduk, parlak fikirleriyle ünlüydü. “Belki de makinenin içinde bir şey takılmıştır,” diye öne sürdü. “Ya da belki de renklerin kendi fikirleri vardır!”
Zeynep, makinenin çarklarını dikkatlice inceledi. Birden, küçük bir farenin makinenin içinde sıkıştığını fark etti. Fare, birkaç renk tüpünü çıkararak kaçmaya çalışıyordu. “Meraklı Minik!” diye bağırdı Zeynep. “Burada ne yapıyorsun?”
Minik, şaşkınlıkla geri çekildi. “Üzgünüm! Sadece renklerin tadına bakmak istedim. Ama her şey çılgınca karıştı.”
Zeynep, Minik’i makineden çıkardı ve herkes bir araya geldi. “Renklerin bir amacı var,” dedi Zeynep. “Onları karıştırmak değil, dünyayı daha güzel hale getirmek için kullanmalıyız.”
Zeynep, Renk Karıştırıcısı’nı düzeltmek için bilgisini kullandı. Makine tekrar çalışmaya başladı ve renkler uyum içinde dans etti. Yüzen Kütüphane, eski güzelliğine kavuştu.
Baykuş Bilge, Zeynep’e teşekkür etti. “Sen harika bir doktorsun, Zeynep. Renklerin dilini anlıyorsun.”
Pofuduk, gururla yüzünü kabarttı. “Ben zaten biliyordum!”
Zeynep ve Pofuduk, yüzen kütüphaneden ayrıldıklarında, gökyüzü turuncu ve pembenin muhteşem bir karışımıyla boyanmıştı. Zeynep, bir kez daha büyülenmişti. Renkler, sadece bir karışım değil, hayatın ta kendisiydi.