Bir zamanlar, büyük ve yeşil bir ormanda yaşayan sakin ve meraklı bir sincap, Minik Tıkır, varmış. Tıkır, her sabah ormanı keşfetmek için yuvasından çıkarmış. Bir gün, kuş sesleri ve ışık huzmeleri arasında yürürken, mavi bir kelebeğin peşine takılmış. Kelebek o kadar hızlı uçuyormuş ki, Tıkır onu takip etmekte zorlanmış.
“Lütfen dur! Benimle arkadaş olmak ister misin?” diye seslenmiş Tıkır.
Kelebek durmuş ve gülümseyerek, “Elbette, benim adım Mavi. Seninle ormanı birlikte keşfedebiliriz.” demiş.
İkili birlikte yürürken, uzun boylu bir ağaç dibinde oturan kırmızı tilkiyle karşılaşmışlar. Tıkır heyecanla, “Merhaba, ben Tıkır. Bu da benim yeni arkadaşım Mavi. Senin adın ne?” diye sormuş.
“Benim adım Kızıl. Burası benim en sevdiğim dinlenme yerim.” demiş tilki.
Üç arkadaş ormanda gezinirken, bir süredir yağmur yağmadığını fark etmişler. Yapraklar solmuş, çiçekler susuzluktan kıvranıyormuş. Bu durum onları çok üzmüş.
“Bu sorunu çözmeliyiz. Ne yapabiliriz?” diye düşünmüş Tıkır.
Mavi, “Belki ormanın diğer sakinlerine danışmalıyız.” demiş.
Kızıl da eklemiş, “Evet, birlik olursak bir çözüm bulabiliriz.”
Üçü, bilge baykuş Ulu’nun yanına gitmiş. Ulu, ormanın en yaşlı ve bilge sakinlerinden biriymiş. Ona durumu anlatmışlar.
Ulu, “Bu sorunu çözmek için hepimiz birlikte çalışmalıyız. Yağmur duasına çıkalım ve bulutları çağıralım.” demiş.
Bütün orman sakinleri toplanmış. Tıkır ve arkadaşları, Ulu’nun öncülüğünde yağmur duasına başlamış. Hep bir ağızdan şarkılar söylemişler. Bir süre sonra, gökyüzünde bulutlar belirmiş ve ilk yağmur damlaları ormana düşmüş.
“Yağmur geliyor!” diye sevinçle bağırmış Tıkır.
Bütün orman canlanmış. Yapraklar yeşillenmiş, çiçekler taze suya kavuşmuş. Tıkır ve arkadaşları, yaptıkları iş birliğiyle ormanı kurtarmanın gururunu yaşamışlar.
Ulu, ‘‘Gördünüz mü? Birlik olursak her sorunu çözebiliriz.’’ demiş.
Tıkır, Mavi ve Kızıl, o günden sonra daha da güçlü bir arkadaşlık kurmuşlar. Ormanın her köşesini birlikte keşfetmişler ve birbirlerine her zaman destek olmuşlar.