Arkeolog Leyla, eski ve büyüleyici bir harita buldu. Haritada, gökyüzünde asılı duran ‘Melodi Akademisi’ adında bir yer yazıyordu. Leyla, heyecanla macerasına başladı.
‘Bu harita nereden çıktı?’ diye meraklandı Leyla. Haritayı takip ederek renkli bulutların arasından akademiye ulaştı. Kapıda, yumuşacık bir sesle konuşan bir kuş onu karşıladı.
‘Hoş geldin, Leyla! Melodi Akademisi’ne seni bekliyoruz,’ dedi kuş.
Leyla içeri girdiğinde, duvarların notalarla dans ettiğini gördü. Birdenbire, gizemli bir melodi duyuldu. Melodi, odada dolaşıp bir yerde kayboluyordu. Leyla, merakla melodiye doğru yürüdü.
‘Bu melodi nereden geliyor?’ diye sordu kendi kendine. Tam o sırada, bir köşede kararmış ve sessiz kalmış bir piyano gördü. Piyano, Leyla’nın gelmesiyle hafifçe ışıldadı.
Leyla, piyanonun tuşlarına dokundu. Her dokunuşunda, melodi daha canlı hale geldi. Sonunda, piyano konuştu:
‘Teşekkür ederim, Leyla. Beni uyandırdın! Bu melodi, akademinin kalbidir. Sen olmasaydın sonsuza kadar sessiz kalabilirdim.’
Leyla, piyanonun yardımıyla akademiyi keşfetti. Her odada farklı bir müzik enstrümanı ve onların hikayesi vardı. Leyla, Melodi Akademisi’nin bir zamanlar büyülü bir yer olduğunu, ancak unutulduğunu öğrendi.
Heyecanla eve döndü ve tüm dünyaya Melodi Akademisi’ni anlatmaya karar verdi. Belki bir gün, herkes bu büyülü yeri ziyaret edebilir ve müziğin gücünü keşfedebilirdi.